Motorundan şanzımanına, diferansiyelden elektronik donanımlarına, iç döşemelerinden koltuklarına, hatta kaporta şasi vs. ye varana kadar aynı özelliklerde iki otomobilin aynı fabrikalarda aynı kalite ile üretilmelerine rağmen, biri Passat veya Golf biride Seat veya Skoda olunca aralarında % 30-40 fiyat farkı olmasını anlaşılır buluyoruz. Buna benzer bir çok örnekler farklı sektörlerdeki bir çok dayanıklı tüketim malları içinde bulunabilir.Hizmet sektöründede bir çok örnekler mevcuttur. Bunada kısaca Marka değeri denilmektedir. Buradaki önemli soru şudur; Makyol ve Varyap arasında marka değeri olarak uçurummu var? Yani ihalede ortaya çıkan genel şablona dikkatle bakacak olursak, Makyol; Rolls-Royce, Varyap ise dandik Hindistan yapımı Tata. İnşaat ile yakından ilgili arkadaşlarımız daha iyi bilirler ama benim bildiğim kadarıyla Makyol ve Varyap arasında marka değeri olarak böyle büyük bir uçurum bulunmamaktadır. Peki nasıl oluyorda Aslantepe stadyumu inşaat ihalesinde, Makyol 298 milyon 502 bin 640 TL, Varyap ise 184 milyon 61 bin 53 TL gibi bir fiyatlandırma yapıyor?? Aradaki fark 114 milyon 439 bin 587 TL. Kayseri Kadir Has stadyumunun bildiklerim dışında bir ek ödenek çıkarılmadıysa toplam maliyeti 70 milyon TL. Yeni inşaa edilen Rize stadyum projesinde ise toplam maliyet Wikipedia’da yazdığına göre 22 Milyon TL. Bu durumda Varyap’ın verdiği rakamla Aslantepe stadyumu gerçekten inşa edilebiliyorsa, Makyolun verdiği rakam ile Aslantepe stadyumu inşa edilir ve yanına bir adet Kayseri Kadir Has stadyumu inşa edilir ve yanınada iki adet yeni Rize stadyumu inşa edilir hatta 500 bin dolar civarında bir parada artar. Bu stadyum şayet Varyap’ın verdiği teklif ile hiçbir pürüz çıkmaksızın nizami bir şekilde bitirilebilirse bir daha hiçbir devlet ihalesine Makyol firmasının davet edilmemesi gerekir kanısındayım. Zira bu firmadaki maliyet, planlama ve lojistik departmanları ya matematik bilmiyorlar ya inşaattan anlamıyorlar yada Makyol herkesin gözü önünde göle maya çalmaktadır. Öte yandan tabiî ki birde madalyonun öbür yüzü var. Şayet Varyap teklif edilen bu rakam ile stadyumu bitiremez veya malzemede veya inşaat tekniklerinde rutin uygulamaların dışına çıkar veya saçma sapan gerekçelerle sürekli projede revizyon taleplerinde bulunursa, yani genel kalite ve projedeki fonksiyonellikleri sekteye uğratacak maliyet düşürücü hilelere başvurma yoluna giderse, o zaman bizim gerek ihale mevzuatımızda gerekse firmaların yönetim biçiminde ciddi ama çok ciddi problemler var demektir.Veli Göçer zihniyeti devasa şirketlerimizde bile hala hüküm sürüyor demektir. Bütün bunları gözlemleyebilmek açısındanda Aslantepe inşaat süreci bizler içinde ilgi çekici bir süreç olmaktadır. Bu meyanda Projenin eksiksiz uygulanabilmesi için en büyük teminat Projenin başmimari Mete Arat ve Tokide görev yapan inşaat kontrolörleri olmalıdır. Galatasaray klübü yönetimi ise inşaat sahasında bulunacak klüp temsilcisini itina ile belirlemelidir. Hem inşaat işlerinden anlayan, hemde dikkatli, kolayca kafaya alınamayacak ve dirayetli birini bu iş için görevlendirmelidir. Gerek bu forumda gerekse Galatasaray camiasında hatta camianın dışında belkide futbolla hiç ilgisi olmayan inşaat konusunda belli birikimleri olan gönüllülerde bu işin amansız takipçileri olmalıdır. Çünkü bu iş artık öyle bir raddeye gelmiştir ki bu stadyum bitirildiğinde bir dönem en azından yurt içinde Türk inşaat sektörünün ya yüz akı yada yüz karası olarak anılacaktır. Bu bağlamda hem Toki hemde inşaatı yapacak olan firmanın nasıl bir sorumluluğun altına girdiğini çok ama çok iyi anlaması gerekir. Böyle bir baskıyı yaratabilme potansiyeli Galatasaray klübünün tekelindedir. Bunu vurgulamamdaki sebep şudur; kamuoyunda çoğu zaman Aslantepe stadyumunun Toki tarafından Ali Sami Yen stadyumunun mülk sahibi olarak GSGM ye yapıldığı, Galatasaray klübünün stadyum inşaatı ile ilişkili hiçbir konuda muhatap alınmadığı, dolayısıyla klübün inşaata ilişkin hiçbir fonksiyonu olmadığına ilişkin görüşler dile getirilmektedir. Bunun kabul edilebilir bir görüş olmadığının inşaat ile ilişkili tüm kurum ve kuruluşlar tarafından iyi bilinmesi gerekiyor. Aynı meyanda bazı basın yayın organlarında, tamamlandıktan sonra bu stadyuma herhangi bir klübünde talip olabileceğine ilişkin kışkırtıcı ve hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan bazı haberler yapılmaktadır. Gerek bu tür haberleri yapan yada yaptıran çevreler, gerek Galatasaray camiasını bu sürecin dışında tutma emelinde olan işbirlikçiler şunu çok iyi bilmeliler. Milyonlarca asil Galatasaray taraftarı içinde ne pahasına olursa olsun bir oldu bittiye göz yummayacak belki onbinlerce kişi, gereken yerde gerektiği şekilde boy göstermekten kaçınmayacaktır. Bunu herhangi bir organizasyonun bir parçası olarak değil, büyük Galatasaray camiasının asil bir ferdi olarak yazıyorum. Bizzat ve şahsen tanıdığım bir çok Galatasaray taraftarının büyük bir haksızlık karşısında gerekirse gözünün ne kadar kararabileceğini bilerek yazıyorum. Böylesine bir infial yaratacak büyük hatalar yapmayınız. Dikkat edin oyun oynamıyorsunuz. Bizler daha şimdiden o toprak ve betondan müteşekkil gördüğünüz yeri sanki evimizin avlusu, evimizin oturma odası, evimizin mutfağı gibi benimsedik ve şunu bilmelisinizki şimdiden her birimiz için adeta kutsanmış bir yerdir orası. Nasılki hanemize ve mülkümüze bir tehdit bir tecavüz olduğunda buna seyirci kalmaz isek, mabedimiz olacak yer ile ilgili oynanacak oyunlarada seyirci kalmayız. Bunun insiyatifi ile ilgili girişimler, gerekirse klüp bünyesinde, gerekirse klübün dışında hatta bir maç esnasında bile kolaylıkla gelişebilir,bunu engelleyecek hiçbir şey yok. Hakka hukuka ve sağduyuya saygılı olun. İstediğimiz talep ettiğimiz yegane şey, mimar Mete Arat tarafından çizilen projenin aslına sadık kalınması ve ince işçiliklerde kullanılacak malzemelerin modern bir stadyumun gereksinimlerine hem görsel hemde işlevsel olarak uyacak kalitede olmasıdır. İşi çığrından çıkaracak kadar büyük revizyonlar, haklı gerekçelere dayanmadığı müddetçe, hele hele maliyet düşürme ile ilişkili olursa klüp yönetiminin buna vereceği tepkiye orantılı olarak taraftarın reaksiyonu sandığınız kadar ılımlı olmayacaktır. Galatasaray klübü yönetimininde bilincinde olması gereken önemli bir konu; klüp, arkasında bulunan kitle gücünün farkındalığı ile önümüzdeki onyıllardaki çizgisini ve hemen her alandaki performansını belirleyecek başlıca unsur olan tarihindeki en büyük proje; stadyum projesinde olabilecek her türlü entrika ve ayak oyununu tespit etmeli ve karşılığında gerekli doz ve yöntemle tepki vermelidir. Klübün kaderini belirleyecek en önemli projenin bir fiyasko haline dönüşmesine izin vermemelidir. Yönetimimizden en büyük ve olmazsa olmaz beklentimiz budur. Çünkü bu konuda yapılacak bir hatanın telafisi mümkün değildir. Her üç yılda beş yılda bir stadyum inşa edilemeyeceği hepimizin malumudur. Bu nedenle bu stadyum projesinde her bir detayı küçük değil, klübümüzün yarınlarına yaraşır, yakışır ölçekte büyük düşünmek zorundayız. Yönetimin bu konuda göstereceği yeterlilik ve dirayet yalnızca idari bir mesele değil sosyal ve psikolojik taraflarıda ağır basan tarihsel bir misyondur. Klüp, büyük bir camianın temsilcisi olma durumunun gereklerini yapabilmeli ve aynı zamanda bir kitle hareketi olmanında sinerjisi ile etkinliğini gösterecek bir duruşa sahip olmalıdır. Bu anlayış ve performansı şimdiye dek sevgili büyüğümüz ve başkanımız Adnan Polat fazlasıyla göstermiştir. Beklentimiz bundan sonrada aynı performansı yükselen bir grafikle göstermeleridir. Büyük Galatasaray camiasına şimdiye kadar olduğu gibi, layık oldukları müddetçe, bütün kararlılığımız ve yüreğimizle onların arkasında saf tutacağız. Gurur duyduğumuz Galatasaraylılığımız bu yoldaki en büyük yeminimizdir.